İmam-ı
Ahmed bin
Hanbel Hz.
Ahmed bin Hanbel soylu Arab
kabilesi Nizara mensubtur. Dedesi Emevilerin Serash valisidir. Ancak
Ahmed babasını bile bilmez çünkü o daha küçük yaşta
iken vefat eder. Ama çilekeş anası ona hem analık hem
babalık yapar.
Biliyor musunuz Kuran-ı kerim sırlarla doludur. Zeki bir çocuk
onu 6 ayda hıfz eder (ezberler) Hafız olanların anlayışı
diğerleri ile kıyas edilemeyecek şekilde artar ve duyduklarını
zor unuturlar. Ahmed dahi öyledir. Henüz çocuk yaşta lügat, hadis
ve fıkh okur. Yaşına bakmadan Sahabe-i kiram ve Tabiin-i
izamdan gelen rivayetleri toplar. Onun ciddiyetine, takvasına,
sabrına, metanetine tahammülüne hayran olan hocaları Bu çocuğa
dikkat edin derler, görün bakın o, ilimde hüccet olacak
Ahmed bin Hanbel o devir Bağdat alimlerinin önde gelenlerinde okur.
Mesela Hazret-i Huşeym ve Ebû Yusufun önünde oturur. Hafızası
öylesine berrak ve zekası öylesine kıvraktır ki yaşı
15e vardığında çetrefilli meseleleri ona sorarlar. Ama
Ahmed ilme doymaz Basra, Kûfe, Şam, Mekke ve Medinede ne kadar âlim
varsa tanışır ve hepsinden hisse alır.
İlim uğruna...
İlim öğrenmek sevda işidir. Mesela Abdürrezzak bin
Hemmamdan hadis öğrenmek için taaa Yemene kadar gider. Burada
parasız kalır. Nakliyecilerle birlikte yatıp kalkar ve
hamallık yapar. Ancak bu zaman zarfında İmam-ı Zühri
ve İbn-i Müseyyib yoluyla rivayet edilen ne kadar hadis-i şerif
varsa hepsini kayda geçer. Sadece bu hizmeti bir ömre değer.
Ahmed bin Hanbel bir kere duyduğunu asla unutmaz. Ancak bildiklerini
kağıda geçirmekte çok titizdir. Notlarını parmak
ısırtacak bir mantıkla tasnif eder ki okuyanlar hayran
olurlar.
Ahmed bin Hanbel 300 bin hadis-i şerifi ravileri ile birlikte ezbere
bilir. Yani bu hadis-i şerif filan hadise üzerine vaki oldu. O gün
orada şunlar, şunlar, şunlar, vardi, sonra bu hadis-i
şerifi tabiinden filanca duydu ve falanca âlim rivayet etti yahut
kitaba geçti diyebilir. İşin hoş yanı, o hiçbir
hadis yazmamıştır ki onunla amel etmesin.
Kürsüye çıkınca
Ahmed bin Hanbel benzeri zor bulunan bir alim olmasına rağmen kırk
yaşına kadar kürsüye geçmez. Sadece dinler. Ancak derse başladığı
zaman yer yerinden oynar, talebelerinin sayısı bir anda 5 bine
varır ki bunların hepsi de memleketlerinin önde gelenleridir. Mübarek
derse mutlaka notlarıyla çıkar. Hadis-i şerif rivayet
ederken asla hafızasına (o muhteşem hafızasına) güvenmez
kelime kelime okur ve yazılanları kontrol eder.
Hâzâ insan..
Ahmed bin Hanbel Hazretlerinin bakmaya doyulmayacak güzellikte bir çehresi
ve huzur veren bir sesi vardır. Fukara ile oturur, çocuklarla
muhatap olur. Sıradan biri (köleler, yaşlılar ve hastalar)
çağırın gelsin dediğinde onları kırmaz,
yanlarına gider. Aceleci değildir, rahat ve rahatlatıcıdır.
Merasimden hoşlanmaz, camiye sessizce girer ve bulduğu yere çöker.
Ahmed bin Hanbel Hazretleri Kuran-ı kerim okumaktan anlatılmaz
bir tad alır ve gece namazlarını asla bırakmaz. Çoğu
günler oruçludur ama iftarlık aramaz. Eğer, lokmasını
banacak kadar sirke buldu mu şükreder. Elbisesini ucuz kumaşlardan
yaptırır, ölecek kimse için bunlar çok bile der.
Küflü zindanlar
Ahmed bin Hanbel Ehl-i sünnet itikadından zerre kadar taviz vermez.
Birara mutezile fırkası mensupları halifeye tesir
ederler. İmam-ı Hanbel Kuran-ı kerim Allah-ü teâlânın
kelâmıdır, mahluk değildir dediği için hapsedilir.
Tam iki sene dört ay küflü zindanlarda işkence görür ama hak
bildiğinden dönmez.
Ne hikmettir bilinmez mezhep imamlarımızın hepsi de zulme uğrar
ve mutlaka demir parmaklıkların ardına kapatılırlar.
Ahmed bin Hanbel bir Cuma günü vefat eder. Bağdata insan yağar.
Halk evlerinin kapısını açar, uzaklardan gelenleri ağırlarlar.
Cenazeye kuşlar gölge yapar, bazıları gövdelerini tabuta
vurur, bazıları kendini yerlere atarlar. Görülecek bir
merasimdir, o gün pek çok Yahudi ve Hıristiyan saflarımıza
katılırlar.
Ahmed bin Hanbel Hazretlerini rüyada görenler olur. Sana nasıl
muamele olundu? diye sorarlar. Şükürler olsun nimetler içindeyim
buyurur, Sadece Kuran-ı kerime Allah kelâmıdır demem
kurtulmama yetti.
Ayrılık olmasaydı
İmam-ı Hanbel topladığı hadislerin çoğunda
Abdullah bin Mübarek ismi ile karşılaşır ve bu zata
hayran olur. Zira kaleminde bir ihlas kokusu vardır ve akıllara
durgunluk verecek kadar tertipli çalışır. Hatta sırf
onun sohbetine kavuşabilmek için nice uzak memleketlere gider ama
buluşamazlar. Oğullarına hep onu anlatır ve onun gibi
olmalarını öğütler.
Bakın şu işe ki Abdullah bin Mübarek de bir İmam-ı
Hanbel hayranıdır. Hani âlimin kıymetini âlim bilir
derler ya, sanki bunların cesedleri ayrıdır ama yürekleri
bir atar.
Bir gün kapı vurulur. İmam-ı Hanbel Hazretlerinin oğlu
açar. Geri döndüğünde sevinçten uçacak gibidir. Baba müjde
diye haykırır Abdullah bin Mübarek Hazretleri kapıda.
-Sakın içeri alma!
-Anlayamadım?
-Sana sakın içeri alma dedim.
-Nasıl olur ömrünüz onun hasreti ile geçmedi mi?
-Evet, ancak ayrılık olmayan yerde buluşsak güzel olacak.
Korkarım gittiğine dayanamam.
Oğlu kapıya döndüğünde büyük veliyi göremez. İhtimal
ki ayrılığa dayanamayacaklardan biri de odur
Buyurdular ki:
Sizi sizde olmayan meziyetlerle metheden, sizi sizde olmayan kötülüklerle
zem eder
İstediklerini vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki
dost değildir.
Hatasız dost arayan,dostsuz kalır.
Kibir taşiyan kafada,akil aramayin.
Medh edilmektenhoşlanan ahmaktir.
İnsana az bir mal yetişir.Çok mal ise kâfi gelmez.