Kurban,
kurban
bayramı
günlerinde
ibadet
niyetiyle
belli
hayvanlardan
birini
keserek
yapılan
bir
ibadettir.
Kurban,
Allah
Tealâ'nın
ihsan
buyurduğu
varlığa
bir
teşekkürdür.
Kurban
ibadeti
İslâmiyetten
önce de
vardı
Cenab-ı
Hakk'ın
dostu
olma
şerefiyle
şereflenmiş
bir
peygamber
olan
İbrahim
(a.s.)
bir
adakta
bulunmuş,
bir oğlu
olduğu
takdirde
onu
Allah'a
kurban
edeceğini
adamıştı.
Aradan
geçen
zaman
içerisinde
oğulları
olmuş
ama o,
adağını
nasılsa
unutmuştu.
Rüyada
oğlunu
kurban
ediyor
görmüş
ve
irkilmişti.
Hz.
İbrahim
bu
rüyayı
üç ayrı
gece
görmüştür.
Peygamberlerin
rüyası
vahiy
olduğu
gibi
onlar
tarafından
yapılan
tabirleri
de
vahiydir.
İbrahim
a.s. da
rüyasını,
oğlunu
kurban
etmesi
gerektiği
şeklinde
tabir
etmiş ve
böylece
bu tabir
de vahiy
olmuştur.
Artık
Hz.
İbrahim'in
bu vahyi
yerine
getirmesi
gerekiyordu.
Elbette
bu çok
zordu
ama
Allah'tan
aldığı
vahye
uymaması
daha
zordu.
İbrahim
a.s
büyük
bir
imtihan
karşısında
olduğunu
anladı.
Hiç
tereddüt
etmeden
Allah'a
teslim
oldu ve
durumu
oğlu
İsmail
aleyhi's-selâm'a
açmaya
karar
verdi.
Şimdi
konu ile
ilgili
olarak
Kur'an-ı
Kerim'in
açıklamalarını
dinleyelim:
Allah
Teala
buyuruyor:
"İbrahim
'Ey
Rabbim,
bana
iyilerden
(bir
oğul)
ihsan
et' dedi.
Biz de
kendisine
yumuşak
huylu
bir oğul
müjdeledik.
Oğlu
yanında
koşacak
çağa
gelince,
'Ey
oğlum,
ben seni
rüyamda
boğazladığımı
gôrüyorum,
bir
düşün,
ne
dersin
?' dedi.
(İsmail)
Babacığım,
sana ne
emrolunuyorsa
yap.
İnşaallah
beni
sabredenlerden
bulacaksın.'
dedi.
Her
ikisi de
Allah'a
teslim
oldular
(Allah'ın
emrine
boyun
eğdiler).
İbrahim,
oğlunu
şakağı
üzerine
yatırdı.
Biz de
ona
şöyle
seslendik:
'Ey
İbrahim,
rüyana
gerçekten
sadakat
gösterdin,
şüphesiz
ki bu
apaçık
bir
imtihandı.'
Dedik ve
ona (İsmail'e
karşılık
) büyük
bir
kurbanlık
fidye
verdik.
Kendisine
sonradan
gelenler
için de
iyi bir
nam
bıraktık.
Selam
olsun
İbrahim'e.
İşte biz
iyilik
yapanları
böyle
ödüllendiririz.
Çünkü 0,
bizim
mümin
kullarımızdandır."
(1)
Görülüyor
ki,
Kur'an
da Hz.
İbrahim'in
gördüğü
rüyanın
vahiy
olduğunu
teyit
etmiştir.
Çünkü
Cenâb-ı
Hak
kendisine
seslenirken:
"Ey
İbrahim,
gördüğün
rüyaya
gerçekten
sadakat
gösterdin."
buyurmuştur.
İbrahim
a.s,
Allah'ın
emrine
boyun
eğerek
oğlunu
kurban
etmek
üzere
şakağı
üzerine
yatırınca
Cenab-ı
Hak,
İsmail'in
yerine
bir
koyun
kurban
etmesini
emretmiştir.
Bu,
Allah'ın
insanlığa
büyük
bir
lütfudur.
Allah,
insanları
Hz.
İbrahim'in
aracılığı
ile
insanı
kurban
etmekten
korumuş
olmasaydı
muhtemelen
insanlar,
insan
kurban
etme,
gibi
korkunç
bir
geleneğe
sahip
olabilirdi
ve
insanları
bu
korkunç
gelenekten
kimse de
kurtaramazdı.
İbrahim
a.s oğlu
yerine
Cenâb-ı
Hakk'ın
kendisine
gönderdiği
koçu
kurban
etmiştir.
Böylece
kurban
Hz.
İbrahim'den
sünnet
olarak
bize
intikal
etmiştir.
Kurban,
insanın
Allah'a
yaklaşmasına
ve O'nun
rızasını
kazanmasına
vesile
olan bir
ibadettir.
"Kurban"kelimesinde
bu mana
vardır.
İnsan
kurban
kesmekle
İbrahim
(a.s.)
gibi
Allah'a
ve O'nun
emirlerine
bağlılığını,
gerekirse
O'nun
rızasını
kazanmak
için her
fedakârlığa
katlanacağını
göstermiş
olur.
Allah'ın
hoşnutluğunu
kazanmak
için
yapılan
her
şeyde
esas
olan iyi
niyettir.
Kurbanda
da
böyledir,
iyi
niyet ve
ihlas
esastır.
Bakınız,
bu
konuda
Kur'an-ı
Kerim'de
şöyle
buyuruluyor:
"Onların
(kurbanların
) ne
etleri
ne de
kanları
Allah'a
ulaşır.
Fakat
O'na
sadece
sizin
takvanız
ulaşır.''
(2)
Esasen
Allah
Teâla
ancak
takva
sahiplerinin
yapmış
oldukları
ibadetleri
kabul
eder.
Maide
suresindeki
şu
ayet-i
kerimeler
bu
konuyu
bir
örnek
vererek
açıklıyor.
Allah
Tealâ
buyuruyor.
"(Ey
Muhammed)
Onlara
Adem'in
iki oğlu
ile
ilgili
haberi
hakkıyle
oku.
Hani her
ikisi
birer
kurban
sunmuşlardı,
birinden
kabul
edilmiş,
diğerinden
kabul
edilmemişti
(Kurbanı
kabul
edilmeyen
ötekine).
-Seni
öldüreceğim,
demişti.
Diğeri
ise :
- Allah,
yalnız
kendisinden
korkanlardan
kabul
eder,
dedi ve
devam
etti : "Allah'a
yemin
ederim
ki sen
beni
öldürmek
için
bana el
uzatsan
da ben
seni
öldürmek
için
sana el
uzatacak
değilim.
Ben,
alemlerin
Rabbi
olan
Allah'tan
korkarım.''
dedi.
(3)
Görülüyor
ki,
kurban
kesenlerden
biri iyi
niyeti
ve
Allah'tan
korkması
sebebiyle
sunduğu
kurban
kabul
görmüş,
diğeri
ise kötü
niyeti
sebebiyle
kurbanı
kabul
edilmemiştir.
Sevgili
Peygamberimiz
de bu
konuda
şöyle
buyurmuştur
:
"Amellerin
kıymeti
ancak
niyetlere
göredir.
Herkesin
niyet
ettiği
ne ise
eline
geçecek
olan
ancak
odur.''(4)
Kurban,
İslâm'daki
sosyal
yardımlaşma
ve
dayanışmanın
bir
başka
örneğidir.
Her gün
dünyada
sayısız
hayvan
kesilir
ve
bundan
çoğunlukla
varlıklı
kimseler
yararlanır.
Halbuki
kurban
bayramında
kesilen
kurbanlardan
daha çok
yoksullar
ve hayır
kurumları
istifade
eder.
Kurban
Bir
İbadet
midir
Yoksa
Gelenek
midir?
Kurban
bir
gelenek
değil,
kitap ve
sünnetle
meşrûiyeti
sabit
olan bir
ibadettir.
Kurban
da zekat
gibi
Hicretin
ikinci
yılında
meşru
kılınmıştır.
Kur'an-ı
Kerim'de
şöyle
buyuruluyor:
"Kurbanlık
deve ve
sığırlar,
Allah'ın
size
olan
nişanelerinden
kıldık.
Sizin
için
onlarda
hayır
vardır.
O halde
onları
ön
ayaklarından
biri
bağlı
olduğu
halde
keserken
üzerlerine
Allah'ın
adını
anın.
Yanları
yere
yaslandığı
vakit
onların
etlerinden
yiyin,
kanaat
edip
istemeyene
de,
isteyene
de
yedirin.
Böylece
onları
sizin
emrinize
verdik
ki,
şükredesiniz."(5)
Peygamberimiz
de bir
hadis-i
şeriflerinde
şöyle
buyurmuşlardır:
"Ademoğlu
kurban
bayramı
günü,
Allah
katında
kurban
kesmekten
daha
sevimli
bir iş
yapmamıştır.
Şüphesiz
ki o
kesilen
kurban
kıyamet
günü
boynuzları
ve
kılları
ile
gelir.
Hiç
şüphe
yok ki,
kurbanın
kanı
yere
düşmeden
önce
Allah
katında
kabul
görür.
Öyle ise
gönüllerinizi
kurban
ile hoş
edin."(6)
Peygamberimiz
kurbanı
tavsiye
ederlerken
kendileri
bizzat
kurban
keserek
de örnek
olmuşlardır.
Müslim'in
rivayetine
göre
Enes (r.a.)
şöyle
demiştir
:
"Allah'ın
Resûlü,
beyaz
renkli
iki koç
kurban
ederdi."
(7)
Kurbanın
Hükmü
İslâm
alim ve
müçtehitleri
kurbanın
hükmü
hakkında
farklı
içtihatlarda
bulunmuşlardır.
İmam
Azam Ebû
Hanife'ye
göre
kurban
vaciptir.
Delili
de:"Rabbin
için
namaz
kıl ve
kurban
kes"(8)
âyet-i
kerimesinin
delâletiyle
peygamberimizin
:
"Kimin
hali
vakti
yerinde
olur da
kurban
kesmezse
namazgahımıza
yaklaşmasın."(9)
Hadisindeki
vaid (korkutma)
dır.
Böyle
bir
korkutma
ancak
vacip
olan bir
ibadetin
terki
için
yapılır.
Yani
İmam
Azam
demek
istiyor
ki,
kurban
vacip
olmasaydı
peygamberimiz
onu
terkedene
böyle
bir
tehditte
bulunmazdı.
Şâfiî,
Mâliki
ve
Hanbelîler
ile
Hanefîlerden
İmam Ebû
Yusuf'a
göre ise
kurban
vacip
değil,
sünnet-i
müekkededir.(10)
Kurbanın
sünnet
olduğunu
söyleyenlerin
dayandıkları
delillerin
bir
kısmı
aşağıdaki
hadis-i
şeriflerdir:
Ümmü
Seleme (r.a.)'
den
rivayete
göre
Peygamberimiz
şöyle
buyurmuştur:
"Bilinen
on gün
girdiği
vakit
elinde
kurbanı
olup
kurban
kesmek
isteyen
kimse (bedeninden)
asla bir
kıl
almasın,
tek bir
tırnak
kesmesin."(11)
Bu
hadis-i
şerifte
Peygamberimiz
kurbanı
kişinin
isteğine
bırakmıştır.
Bu ise
onun
vacip
olmadığını
gösterir.
Bir
başka
hadis-i
şerif
ise
meâlen
şöyledir:
"Üç şey
vardır,
bunlar
bana
farz,
size
nafiledir.
Onlar da
vitir,
kurban
ve
kuşluk
namazıdır."(12)
Kurbanın
hükmü (yani
vacip mi
sünnet
mi
olduğu)
hakkındaki
bu
farklı
görüş ve
içtihatlar
sebebiyle;
bir
kimsenin
zekât,
hac,
sadaka-i
fıtır,
ve
kurban
borcu
olduğu
halde
vefat
edip bu
borçlarının
ödenmesi
için
malının
üçte
birini
vasiyet
etse (ki
ancak
malının
üçte
birini
vasiyet
etmeye
mezundur)
malının
üçte
biri
yeterse
borçlarının
tamamı
ödenir.
Malının
üçte
biri
borçlarını
ödemeye
yetmediği
takdirde
önce
zekât
borcu
ödenir.
Çünkü
borçların
içerisinden
önemli
olanı
zekâttır.
Bu borcu
ödendikten
sonra
malı
artarsa
haccı
yaptırılır.
Bundan
sonra
sadaka-i
fıtır
borcu
ödenir.
Daha
sonra da
malı
kalırsa
kurban
borcu
ödenir.
Kurban
Kimlere
Borçtur?
Kurban,
mukim
olan ve
sadaka-i
fıtır
nisabına
malik
olan her
kadın ve
erkek
müslümana
vaciptir.
Bu
tariften
şu
anlaşılıyor:
Müslüman
olmayan,
seferde
bulunan
müslümana
ve fakir
olana
kurban
vacip
değildir.
Hz. Ebû
Bekir
ile Hz.
Ömer
seferde
bulunduklarında
kurban
kesmemişlerdir.
Şayet
seferde
olan
kimse
kurban
kesmek
isterse,
kurban
kendisine
vacip
olduğu
için
değil,
nafile
olarak
kesebilir,
kesmediği
takdirde
sorumlu
olmaz.
İmam
Azam Ebû
Hanife
ile Ebû
Yusuf'a
göre
kurbanın
vacip
olmasında
akıl ve
erginlik
çağına
gelmiş
olma
şart
değildir.
Yani
zengin
olan
çocuğun
ve
delinin
mallarından
babaları
veya
vasileri
kurban
keserler.
Bu
kurbanlardan
sadece
kendileri
yiyebilir,
başkaları
yiyemez.
İmam
Muhammed
ile İmam
Züfer'e
göre
kurbanın
vacip
olması
için
akı1 ve
erginlik
çağına
gelmiş
olma
şarttır.
Bu
itibarla
zengin
olan
çocuklarla
deli
olanların
mallarından
kurban
kesilmez.
(13)
Fetvâ da
bu
görüşe
göredir,
yani
zengin
de
olsalar
çocuklarla
delilerin
kurban
kesmesi
gerekmez.
(14)
Zenginliğin
Ölçüsü
Herhangi
mali bir
ibadetin
borç
olması
için ön
görülen
zenginlik
ölçüsü 'Nisap'
kelimesi
ile
ifade
edilmektedir.
Kurban
nisabı,
kişinin
temel
ihtiyaçları
olan
oturacak
evi,
evinin
yeter
derecede
eşyası,
binek
için
olan
hayvanı,
üç kat
elbisesi,
kendisinin
ve
bakmakla
yükümlü
olduğu
kimselerin
bir
yıllık
nafakalarından
ve
borcundan
fazla
80, 18
gr.
altın
veya
bunun
kıymeti
para ve
eşyaya
malik
olan
kimse
kurban
kesecek
kadar
zengin
demektir.
Bu
kimseye
yılda
bir defa
kurban
günlerinde
kurban
kesmek
vacip
olur.
Bu ölçü
aynı
zamanda
zekat
için de
geçerlidir.
Ancak
zekat
nisabında
malının
artıcı
olması
ve
üzerinden
bir yıl
geçmiş
bulunması
şarttır.
Kurban
nisabında
bunlar
aranmaz.
Kurban
kesme
günlerinde
zengin
olan
kimseye
kurban
kesmek
vacip
olur.
Hangi
Hayvanlar
Kurban
Edilir?
Kurban
edilecek
hayvanlar;
koyun,
keçi,
deve,
sığır ve
mandadır.
Bu
hayvanlardan
devenin
5, sığır
ile
mandanın
2 ve
koyun
ile
keçinin
1 yaşını
doldurmuş
olmaları
gerekir.
Ancak
koyunlar
altı ayı
tamamladıkları
halde
bir
yaşını
doldurmuş
gibi
gösterişli
olurlarsa
bunlar
da
kurban
edilebilir.
Bir
koyun
veya
keçiyi
ancak
bir kişi
kurban
edebilir.
Fakat
sığır,
manda ve
deve
yedi
kişiye
kadar
ortaklaşa
kurban
edilebilir.
Ortakların
tek veya
çift
olmalarında
bir
sakınca
yoktur.
Ortakların
hepsi
ibadet
niyetiyle
katılmak
durumundadır.
Meselâ
ortaklardan
biri
vacip
olan
kurbanı,
diğeri
adak
kurbanı,
bir
diğeri
de
nafile
kurbanı
niyet
edebilir.
Çünkü
hepsinin
niyeti
ibadettir.
Fakat
ortaklardan
biri her
hangi
bir
ibadet
değil de
et
kasdiyle
katılmış
olsa bu
sahih
olmaz,
diğerleri
de niyet
etmiş
oldukları
kurbanı
kesmiş,
sayılmazlar.
Hangi
Ayıplar
Hayvanın
Kurban
Olmasına
Mani
Olur?
Bilindiği
üzere
kurban
bir
ibadettir.
Bunun
için
kurbanlık
hayvanların
kusursuz
olmaları
esastır.
Her
kusur
olmasa
da bazı
kusurlar
kurbana
manidir.
Bu
kusurlar
kısaca
şunlardır:
-İki
veya bir
gözü kör
olan,
-Aşırı
derecede
zayıf
olan,
-Kesim
yerine
yürüyerek
gidemeyecek
derecede
aksak
olan,
-Kulağının,
kuyruğunun
veya
tenasül
organının
üçte
birinden
fazlası
gitmiş
olan,
-Dişlerinin
yarıdan
fazlası
düşmüş
olan,
-Doğuştan
kulağı
ve
tenasül
organı
olmayan,
-Koyun
ve
keçide
bir,
sığırda
iki
memesi
kurumuş
olan,
-Burnu
kesilmiş
olan,
-Dilinin
çoğu
kesilmiş
olan,
-Ölüm
derecesinde
hasta
olan.
Böyle
kusuru
olan
hayvanları
kurban
etmek
câiz
değildir.
Bunun
için
kurbanlık
satın
alınırken
kusurlu
olup
olmadığına
dikkat
etmek
gerekir.
Kurban,
bayram
namazı
kılınan
yerlerde
namazdan
sonra
olmak
üzere
bayramın
ilk üç
günüdür.
(Şafiîlerde
dördüncü
günü de
olabilir.)
Arefe
günü
veya
bayramın
ilk üç
gününden
sonra
kurban
kesmek,
kurban
olmaz.
Peygamberimiz
buyuruyor
:
"Bu
günümüzde
yapacağımız
ilk şey
bayram
namazı
kılmaktır.
Sonra
evlerinize
dönüp
kurban
kesmek
olacaktır.
Her kim
böyle
yaparsa
sünnetimize
uygun iş
yapmış
olur.
Kim önce
kurban
keserse
o da
ancak
ailesine
bir et
sunmuş
olur, bu
kestiği
kurban
olmaz.''(15)
Kurbanın
Bedelini
Yoksullara
Vermekle
Kurban
Kesilmiş
Olur mu?
Bazı
kimseler
hemen
her yı1
kurban
bayramında
bu
soruyu
sorarlar:
Hayvanı
kesmeden
canlı
olarak
veya
bedelini
yoksullara
vermekle
kurban
kesilmiş
olur mu?
Kurbanın
rüknü,
kurban
edilmesi
câiz
olan
hayvanlardan
birini
kesmek
olduğundan,
hayvanı
kesmeden
canlı
olarak
veya
bedelini
yoksula
vermekle
kurban
ibadeti
yerine
getirilmiş
olmaz,
bu ancak
sadaka
olur.
Yalnız
kurban
kendisine
vacip
olan
kimse
satın
aldığı
kurbanı
her
hangi
bir
sebeble
kurban
günlerinde
kesmez
veya hiç
kurban
satın
almaz
ise
kurban
günleri
geçtikten
sonra,
bu kimse
kurbanlık
hayvanının
kıymetini
fakirlere
sadaka
olarak
verir.
Satın
alıp
kesmediği
kurbanını
ise
canlı
olarak
fakire
verir.
Kurban
günleri
geçtikten
sonra
daha
önce
satın
alınmış
kurbanlık
artık
kesilmez.
Kurbanı
kesebiliyorsa
kendisi
keser.
Çünkü bu
bir
ibadettir.
Onu,
kişinin
kendisinin
yapması,
başkasına
vekâlet
vermesinden
daha
faziletli
ve
sevaptır.
Peygamberimiz
vedâ
haccında
yüz deve
kurban
etmiş,
bunların
altmış
üç
tanesini
bizzat
kendileri
kesmiş,
kalanlarını
da Hz.
Ali'ye
vekâlet
vererek
kestirmiştir.(16)
Şayet
kendisi
kesemiyorsa
o
takdirde
ehil
olan
birisine
vekâlet
vermek
suretiyle
kestirir
ve
kendisi
de orada
hazır
bulunur.
Peygamberimiz
kızı Hz.
Fâtıma'ya
:
"Kurbanın
kesilirken
orada
hazır
bulun.
Zira
işlemiş
olduğun
her
günah,
kurbanın
kanından
ilk
damlası
yere
düştüğünde,
bağışlanır"
(17)
buyurmuştur.
Az önce
de
söylediğimiz
gibi,
kesebiliyorsa
kendisi,
kesemiyorsa
ehil
olan
birisine
kestirmelidir.
Hayvan
kesmede
ehil
olmayan
yani
bunu
beceremeyen
kimseler,
hayvana
eziyet
ederler
ki, bu
haramdır,
günahtır.
Bir
ibadet
yapılırken
günah
işlenmez.
Hemen
her yıl
kurban
bayramı
günlerinde
televizyon
ekranlarına
yansıyan
görüntüler,
seyredenlere
büyük
rahatsızlık
vermektedir.
Bu
görüntülerin
ortadan
kalkması,
kurbanların
ehil
olan
kimseler
tarafından
kesilmesine
bağlıdır.
Ehil
kimse
bulamayanlar
kurbanlarını
mezbahalarda
kestirmelidirler.
Yurtdışında
bulunanlardan
kurbanlarını
memleketlerinde
kestirmek
isteyenler,
bir
tanıdıklarına
vekâlet
vermek
suretiyle
kurbanlarını
kestirebilirler.
Böyle
yaptıkları
takdirde
hem
kurbanları
kesilmiş,
hem de
daha iyi
değerlendirilmiş
olur.
Kurban
Nasıl
Kesilir?
Hayvan
incitilmeden
kesilecek
yere
götürülür.
Devenin
dışındakiler
kıbleye
karşı
sol
tarafları
üzerine
yavaşça
yatırılır.
Kolaylık
olması
için üç
ayağı da
bağlanır.
Sonra
kesecek
olan:
"Allahü
ekber,
Allahü
ekber,
lâ İlâhe
illallahü
vellahü
ekber,
Allahü
ekber ve
Lillahilhamd.
Bismillâhi
Allahü
ekber''
der, ara
vermeden
büyük ve
keskin
bir
bıçakla
keser.
Sadece "Bismillâhi
Allahü
ekber''
diye
kesse de
olur.
Usulüne
göre bir
kesim
yapmış
olmak
için,
hayvanın
yemek ve
nefes
boruları
ile iki
şah
damarının
kesilmesi
gerekir.
Kurban
kesildikten
sonra
sahibi,
Allah
rızası
için iki
rekat
namaz
kılar,
sonra da
dua
ederek
Cenâb-ı
Hak'tan
dileklerde
bulunur.
Kurban
Etinin
Taksimi
Deve ve
sığır
gibi
hayvanlar
ortaklaşa
kurban
edildiğinde
etleri
ortaklar
arasında
tahmini
olarak
değil,
tartılarak
taksim
edilir.
Ancak
bir
ailenin
fertleri
için
kurban
edilen
hayvanın
etini
taksim
etmek
gerekmez.
Bunun
gibi
ortaklaşa
kurban
kesenler
kurban
etini
tamamen
yoksullara
veya bir
hayır
kurumuna
verecek
olurlarsa
yine
kurban
etini
taksim
etmeleri
gerekmez.
Kurban
etinin
hepsini
yoksullara
sadaka
olarak
dağıtmak
veya
kendisi
ve çoluk
çocuğu
için
alıkoymak
caiz ise
de, en
uygun
olanı,
kurban
etini
üçe
taksim
edip,
birini
kurban
kesmeyen
yoksullara
sadaka
olarak
dağıtmak,
bir
bölümünü
de
akraba,
tanıdık
ve
komşulara
ikram
etmek,
birini
de kendi
çoluk
çocuğu
ile
yemektir.
Kurban
etinden
müslüman
olmayan
komşulara
da
vermek
caizdir.
Şayet
kurban
kesen
kimsenin
çoluk
çocuğu
kalabalık
ve hali
vakti de
çok iyi
değilse
bu
takdirde
kurban
etini
sadaka
ve
hediye
olarak
dağıtmayıp,
tamamını
çoluk
çocuğu
için
alıkoyması
daha
uygun
olur.
Çünkü
kan
akıtmakla
kurban
vecibesi
yerine
getirilmiştir.
Bayram
Peygamberimizin
Mekke'den
Medine'ye
hicretlerinin
ikinci
yılında
meşru
kılınmıştır.
Peygamberimiz
Medine'ye
hicret
buyurduklarında
Medinelilerin
eğlendikleri
iki
günleri
vardı.
Peygamberimiz:
"Bu
günler
ne
oluyor?"
diye
sorduğunda,
onlar "Biz
cahiliyette
bu
günlerde
oynayıp
eğlenirdik.''
dediler.
Bunun
üzerine
peygamberimiz
: "Bunların
yerine
Allah
Teâla
size
daha
hayırlı
iki gün
verdi:
Ramazan
bayramı,
kurban
bayramı"
(18)
buyurdu.
Ramazan
bayramı
namazı
gibi
kurban
bayramı
namazı
da
vaciptir
ve Cuma
namazının
şartlarına
tabidir.
Yani
Cuma
namazını
kılmakla
yükümlü
olanlar,
bayram
namazını
kılmakla
da
yükümlüdürler.
Ancak
Cuma
namazı
farz,
bayram
namazı
ise
vaciptir.
Bayram
namazı
Güneş
doğduktan
ve
kerahet
vakti
çıktıktan
sonra,
öğleye
kadar
kılınır.
Herhangi
bir
sebeple
ilk günü
kılınamazsa
ertesi
günü
kılınır.
Bayram
namazı
Cuma
namazı
gibi
ancak
cemaatle
kılınır.
İki
rekattır.
Şöyle
niyet
edilir:
"Niyet
ettim
Allah
rızası
için
kurban
bayram
namazını
kılmaya,
uydum
imama.''
Bundan
sonra
tekbir
alınır.
Birinci
rekatta
"Süphaneke"
okunur.
Sonra
imam
açıktan,
cemaat
tarafından
da
gizlice
üç defa
"Allahü
ekber"
diye
tekbir
alınır.
İlk iki
tekbirde
eller
yukarı
kaldırılır,
sonra
yanlara
salıverilir.
Üçüncü
tekbirin
peşinden
eller
yanlara
salıverilmeyip
bağlanır.
İmam
Fatiha
ve sure
okur;
cemaat
dinler.
Sonra
diğer
namazlarda
olduğu
gibi
rukû ve
secde
yapılır.
İkinci
rekata
kalkıldığında
imam
önce
Fatiha
ve sûre
okur.
Sonra
birinci
rekatta
olduğu
gibi üç
defa
tekbir
alınır.
Her üç
tekbirde
de eller
yukarı
kaldırılıp
yanlara
salıverilir.
Dördüncü
tekbir
ile
rukûa
gidilir
ve
secdeler
yapılarak
oturulur,
tehiyyât
ve salli
barik
okunur,
sonra
selâm
verilir.
Bayram
Gecesi
ve
Günlerinde
Yapılması
Müstehap
Olan
Şeyler
a)
Bayram
gecelerini
dua ve
ibadetle
ihya
etmek,
kaza
namazı
kılmak,
Kur'an
okumak
ve Allah
Teâlâ'dan
af ve
mağfiret
dilemek.
Çünkü
duaların
makbul
olduğu
gecelerden
birisi
de
bayram
geceleridir.
Nitekim
Peygamberimiz
şöyle
buyurmuştur:
"Ramazan
ve
kurban
bayramı
gecelerini,
sevabını
umarak
ibadetle
geçiren
kimsenin
kalbi,
kalplerin
öldüğü
gün
ölmez."(l9)
b)
Bayram
sabahı
erken
kalkarak
yıkanıp
temizlendikten
sonra
namaza
gitmek.
c) Güzel
koku
sürünmek.
d) Temiz
ve yeni
elbise
giyinmek.
e) Gücü
yetiyorsa
namaza
yürüyerek
gitmek.
f) Güler
yüzlü ve
sevinçli
görünmek.
g)
Yoksullara
çokça
sadaka
vermek.
h)
Bayram
namazına
giderken
yolda
tekbir
getirmek.
i)
Kurban
kesecekse
kurban
etinden
yiyinceye
kadar
oruç
tutuyormuş
gibi bir
şey
yiyip
içmemek.
j)
Kurban
etinden
iftar
etmek.
Çünkü
peygamberimiz
böyle
yaparlardı.
k) Çoluk
çocuğuna
bolluk
göstermek.
Bütün
bunlar
bayramda
yapılması
müstehap
olan
işlerdir.
Bayram
günleri
sevinç
günleridir.
Bu
günlerde
sevinçli
ve güler
yüzlü
görünmek
tavsiye
edilmiştir.
Bu
itibarla
bayramın
toplum
hayatımızda
üstün
yeri ve
değeri
vardır.
Bayram
günleri
toplum
şuuru
bütünleşir.
Toplum
fertleri
birbirleriyle
sevinip
kaynaşır.
Hayatın
bitmek
tükenmek
bilmeyen
sıkıntıları
içinde
bunalan,
bitkin
ve
yorgun
hale
gelen
insanları
bayramlar
dinçleştirir
ve
çalışma
azimlerini
artırır.
Bu
günlerde
akraba
ve
komşularımızla
olan
ilişkilerimiz
kuvvetlenir,
birlik
ve
kardeşliğimiz
güçlenir.
Bayram
sabahı
camilerimizi
dolduran
kalabalıkların
hep
birlikte
ve
içtenlikle
yüce
Allah'a
yönelmeleri,
O'ndan
af ve
bağış
dilemeleri
ayrı bir
önem
taşır.
Çünkü
böyle
bir
amaçla
bir
araya
gelen,
aynı
iman ve
heyecanı
taşıyan
toplulukları
yüce
Allah'ın
rahmeti
kuşatır
ve
onları
affeder.
Bu
günlerde
annemizin-babamızın
ellerini
öpüp
hayır
dualarını
almalıyız.
Dinimizde
Allah'a
ibadetten
sonra
anne ve
babaya
saygı ve
iyilik
emredilmiş,
onlara
karşı "öf"
demek
dahi
yasaklanmıştır.
Akraba
ve
komşularla
tebrikleşerek,
karşılıklı
sevgi ve
saygı
duyguları
aktarılmalı,
karşılaştığımız
herkesle
selâmlaşarak
tebrikleşmeliyiz.
Tanıdıklarımızı
ziyaret
ederek
hatırlarını
sormalı
ve
gönüllerini
almalıyız.
Hastahanelerde
ve
evlerde
yatan
hastaları
görmeli,
şifa
dileklerimizi
sunmalıyız.
Yetimlerle
ve
kimsesiz
çocuklarla
ilgilenip
onları
okşamalı
ve
onlara
anne ve
baba
gibi
davranmalıyız.
Çevremizdeki
yoksullara
ve
bakıma
muhtaç
çocuklara
yardım
ellerimizi
uzatmalı,
onların
da
bayram
sevinci
yaşamalarını
sağlamalıyız.
Bizden
hayır
dua
bekleyen
ölülerimizin
mezarlarına
giderek
onlara
dua
etmeli,
ruhları
için
hayır ve
hasenatta
bulunmalıyız.
Tanıdıklarımızdan
dargın
olanları
barıştırmaya
çalışmalı
ve
aralarını
bulmalıyız.
Her
zaman
olduğu
gibi
bayram
günlerinde
de
İslâm'ın
emrettiği
şekilde
çevremizdeki
insanlara
iyi
davranmalı,
incitici
ve zarar
verici
davranışlardan
sakınmalıyız.
Bütün
bunlar,
toplumu
oluşturan
fertleri
birbirleriyle
kaynaştırarak
milli
birliğin
sağlanmasında
ve
toplumu
rahatsız
eden
ayrılık
ve
düşmanlıkların
yok
olmasında
etkili
olur. Bu
duygularla
hepinizin
kurban
bayramını
tebrik
ediyor,
daha
nice
bayramlara
sağlıkla,
huzurla
erişmemizi
Cenâb-ı
Hak'tan
diliyorum.
Mübarek
bayramın
ülkemize,
İslâm
alemine
ve bütün
insanlığa
iyilik
ve
hayırlar
getirmesini
diliyorum.
Cenâb-ı
Hak
yaptığımız
ibadetleri
ve
keseceğimiz
kurbanları
rızasına
muvafık
eylesin
ve bizi
kendisine
ibadetten
ayırmasın.
Amin.
1-
Saffât,
100-111.
2- Hacc,
37.
3- Maide,
27-28.
4-
Buharî,
Bedülvahiy,
1.
5- Hacc,
36.
6-
Tirmizî,
Adâhî,
1; İbn
Mâce,
Adâhî,
3.
7-
Müslim,
Adâhî 3,
İbn Mâce,
Adâhî,
2.
8-
Kevser,
2.
9- İbn
Mâce,
Adâhî,
2.
10-
Mebsût,
c. 12,
s. 8,
Neylülevtar,
c. 5, s.
126.
11-Müslim,
Adâhî,
7.
12-
Ahmed b.
Hanbel.
13-
Bedayiu's-sanayi,
Beyrut,
1974, c.
5, s.
64.
14-
Reddülmuhtar,
c. 5, s.
309.
15-
Buhari,
Adâhî,
1.
16-
Müslim,
Hac, 19.
17-
Et-Tergib
ve't-Terhîb,
Beyrut,
1968, c.
2, s.
154.
18- Ebû
Davût,
Salat,
245.
19-
Mecmeu'zevâid,
Beyrut,
1967, c.
2, s.
198.
Geri Dön |